Günün Sözü

Gün var ay'ı besler. Ay var günü besler...

Ara

30 Ekim 2016 Pazar

Performansa Dayalı Ders Çalışma Programı Nasıl Hazırlanır

Bu yazıyı tüm meslektaşlarımın ve öğrenci arkadaşlarımın okumasını istiyorum. Buna hepimizin ihtiyacı var. Artık bunu bilmek buna göre hareket etmek zorundayız. Çünkü MEB’inde, ÖSYM’nin de öğrenciden tek beklentisi “performans”tır. Bir yıl içinde nasıl çalıştığın, hangi zaman dilimlerinde ders çalıştığın önemli değildir. Sınavda kaç net yapıp, kaç puan aldığın önemlidir. Çünkü buna göre yerleştirme yapılıyor.
Ders çalışma programını nasıl hazırlamalıyız? Bu konu bütün okullarda ve etüd merkezlerinde öğrencilerimizin temel sorunu niteliğinde. Ama hep eksik uygulamalar nedeniyle öğrencilerimiz yanlış yönlendiriliyor. Çünkü çalışma saati, süresi diye bir şey söz konusu değildir. Söz konusu olan tek şey akşam yatarken öğrencinin içi rahat mı? O gün yapması gereken programı yapmış mı? Elde etmesi gereken performansı elde etmiş mi? Herkes buna bakıyor. Çoğu öğrenci de bunun yüzünden ya programı uygulamıyor ya da verim elde edemiyor.

Öğrencilerin genellikle şu düşüncelerle ders çalışma programı hazırlamak istiyorlar:
“Hocam, ben ders çalışmayı bilmiyorum.”
“Sizce hangi saatlerde çalışmalıyım.”
“Hergün farklı derslere mi çalışmalıyım.”
“Puanı yüksek olan derslere mi çok zaman harcamalıyım yoksa zayıf olduğum derslere mi?”
“Ders çalışmamı sağlayacak bir program lazım bana, hocam siz bir şeyler yapın da odama asayım.”
Bu gibi farklı farklı sebeplerle öğrencilerimiz rehberlik servisine gelmektedir. Kimisi evde bulunsun diye kimisi kendini kontrol ettirecek bir mekanizma ihtiyacından dolayı bu programlara ihtiyaç duymaktadır. Bu konuda yanlış uygulamalar yapılmakta olduğunu gözlemliyorum. Yanlış programlar hazırlamaya yönlendirilen öğrenciler bu programları uygulamaya zorlanmaktadırlar. Netice hep bildiğimiz sonuç:
“Hocam bir haftadır deniyorum, olmuyor.”
“Bir iki gün uyguladım sonrasında gevşedi gitti.”
“Demek ki da çözüm değilmiş, bir türlü süreklilik sağlayamıyorum.”

Peki başarıya götüren ders çalışma programı nasıl hazırlanmalıdır? Artık eğitim sistemimiz değişti arkadaşlar. Okullarda bile artık performans ödevleri diye bir şey var. Ürüne dönük bir yaşam beklentisini programlarımıza da yansıtmalıyız. Emin olun ki daha iyi okullar ve hedefler böyle gerçekleşiyor. Belli bir programa göre çalışmaya değil bizim daha çok performansa ihtiyacımız var.
Nasıl başarılı olunur?
Öncelikle öğrenci hedefini bilmelidir. İlk nokta da kendimize ulaşılabilir ve somut hedefler üretmemiz lazım. Çünkü buna uygun program hazırlamalıyız. Mesela arkadaşlar, “Google”, bildiğimiz üzere çok büyük bir kitleye hitap eden büyük bir şirket. Gelin bakalım bu başarıya nasıl ulaşmışlar. Google’den yine araştırıp bakabilirsiniz. Google’nin şirketinde yüzme havuzundan, oyun salonuna; kitap okuma salonundan, masaj ve uyku odalarına kadar her şey var. Şirkette çalışma prensibi şöyle: Patron, her gün sabah iş dağıtımı yapıyor ve karşılığında tek beklentisi akşam iş çıkışında o işlerin tamamlanmış olduğunu görmek. Sabah mesai bitiminden akşama kadar herkes istediğini yapmakta özgür. İsteyen gidip istirahat ediyor, İsteyen oyununu oynuyor. Ama herkes akşama kadar kendisine verilecek ödevi teslim etmek zorunda. Kimseyi belli saatlerde iş yapmaya zorlamıyor. “Sıkmak” diye bir şey yok. Diğer bir tabirle çalışan rahat bırakılıyor. İstediğin saatte ve sürede yapabilirsin. Herkes kendinin lideri oluyor bir bakıma. Şirkette bir yönetimden çok kendini gerçekleştirme esas. Yönetimin tek beklentisi mesai bitiminde herkesin kendisine verilen işi teslim etmesi. Elde edilmek istenen şey gayet basit: “performans”
Gerçekten hedeflerimize ulaşmak istiyorsak yapmamız gereken çalışma stili de buna uygun olmalıdır. Öncelikle bunu nasıl yapmalıyız. Senin hedefin ne? Beklentin ne? Sınavdan ne umuyorsun? O halde öncelikle ona uygun bir hayat düzenini yaşamına yerleştirmelisin. Örnek veriyorum sınav senin için bir “yemek” değil, “çerez” olmalı. Bunun da tek mantığı vardır. Hergün sınavdan daha büyük besinler elde etmek. Eğer günlerimiz buna alışırsa sınav günü de bize normal bir günmüş gibi gelir ve sınavı da başarırız. Diğer türlü bir yıldır midemize girmeyen ağrı bulur o günde girer. Olmayan aksilikler o gün başımıza gelir. Çünkü uzmanlar sınav kaygısının sebebini iki şeye bağlıyorlar: Zihindeki olumsuz düşünceler ve yetersiz çalışma
Arkadaşlar sizden sadece sınavlarda birinci olmuş ve TV’de konuşma yapan öğrencilerimizi düşünmenizi istiyorum. O öğrencilerimizin ifade ettiklerini hatırlamanızı istiyorum.
Hatırlayamayan ya da böyle bir deneyimi olmayan arkadaşlar için, genel olarak şunları söylüyorlar:
“Ben çok çalışmadım.”
“Çok rahattım.”
“Günlerce test çözen bir öğrenci değilim.”
“Ailem de bana böyle bir baskı uygulamıyordu.”
“Gerektiğinde arkadaşlarımla dışarı çıktım, sinemaya gittim.”
İnanın çoğumuza da bunlar hep yalan ve uydurma şeylermiş gibi geliyor. Ama işin gerçeği şu ki hepsi doğru ve gerçek. O öğrenci arkadaşımızın dediklerinin hepsini yaparak en iyi üniversite ve liselere yerleştiler. Hem de bu şekilde ve kendilerini hiç yormadan yaptılar bunu. Günlük yaşantılarına devam ettiler. Böylece ne kaygı oluştu ne de stres. Çok zeki olduklarından da değil. Sadece çalışma stilini bildiklerinden ve performansa dayalı çalışma programlarını uyguladıklarından.
Peki bu program ne? Nasıl hazırlanır? Nasıl uygulanır?
Öncelikle arkaşlar kendimize koyacağımız hedef şu olmalı hergün belli bir limitte soru. Çünkü sınav kazanmanın tek mantığı budur: “Kondisyonlu olmak” Çünkü bildiğimiz en pahalı ücretli futbolcu bile hergün, üstelik günde iki defa bunu yapıyor. “Açma-germe”, “Orta-şut” çalışmasına kadar. O ne kadar başarılı bir futbolcu olsa da bunları yapmak zorunda. Çünkü antremansız maça çıkılmayacağını biliyor. O halde yapmamız gereken şey şu.
Kondisyonumuzu kaybetmemek ve kondisyonumuzu artırmak için hergün antreman yapmak. Her dersten ve hedeflerimiz doğrultusunda kendimize belirleyeceğimiz limitte soru çözmek. İnanın bir süre sonra o limitin üstlerine çıktığınızı ve artık ilk hedef olarak koyduğunuz soru limitini “çerez” olarak algılayacağınızı söyleyebilirim. İşte o zaman siz de göreceksiniz ki o konuşmaları yapan öğrenciler haksız değilmiş. Çünkü işiniz olduğunuda yerine getirebilecek, arkadaşın çağırdığında yanına gidebileceksin. Çünkü senin saat kısıtlaman yok. Yapman gereken tek şey o gün için kendine verdiğin limitte soru çözmelisin.
Şimdi öncelikle performansa dayalı ders çalışma programı hazırlarken temel dayanağımız şu olmalı: İlköğretim öğrencileri için SBS, ortaöğretim öğrencileri için YGS, LYS, SBS’ye hazırlanan öğrencilerim ilk limitte günlük en az 100 soru ile, YGS’ye hazırlanan öğrencilerim de en az 160 soru ile başlamasını öneririm. Neden bu şekilde çünkü sınavda en az bu kadar soru ile karşı karşıya kalacağız. Eğer kendimizi buna alıştırırsak sınav günü de bize normal bir günmüş gibi gelecek. Bu program türünde soru çözmeyen öğrenciler için bu ilk ayda bizi zorlayabilir ama zaten temel hedef şu, çarkın dönüş hızını kontol altına almak. Hızımızı artırmak. Hızlı dönen bir değirmenin öğüteceği buğdayla yavaş dönen bir değirmenin öğüteceği buğday bir miktarı bir değildir. Tabi ki de hayat standartımızın üzerine çıkmak bize zor gelebilir. İşte bu programla biz standartımızı artırmayı amaçlıyoruz.
Alt seviyeden başlayıp süreklilik sağlayarak limiti yavaş yavaş artırmayı amaçlıyouz. Hem bu artış bizi etkilememiş olacak hem de sınav yaklaşınca göreceğiz ki “300-400 soru” bizim günlük en az çözdüğümüz limit olmuş olacak. Eğer bu durumdaysak sınavda karşımıza çıkacak 100 SBS sorusu ya da 160 YGS sorusu bizim için alt limit olacaktır. Ve bizi hiç sıkmayacak. Bir kurbağayı içinde kaynar su olan bir kabın içine atarsanız kurbağa bunu fark eder ve hemen sıçrar. Çünkü canı yanıyordur. Ama o kurbağayı içinde soğuk su bulunan bir kabın içine atarsanız o kurbağa orada durur ve keyfine bakar. Suyun ısısını yavaş yavaş arttırırsanız kurbağa bunu fark etmez. Temel mantık bu farkında olmadan derecemizi artırmak.
Bu programı oluştururken ki ikinci önerimde şu: Her ders için kaç soru çıkıyorsa en az limitiniz o ders için o olsun. Örneğin SBS için her dersten en az 20, YGS için her dersten en az 40 soru çıkıyor. Hergün her dersten soru çözersek hem zihnimiz tek düze gidip yorulmamış olacak. Hem de sınav atmosferini hergün deneyimlemiş olacağız. Emin olun ki bu şekilde ders çalışınca günlük yapmamız gereken performansı bildiğimiz için bunu istediğimiz zaman yapacağız. Gündüz dışarı çıkmamız gerekince akşam yapabileceğiz. Akşam önemli bir işimiz varsa gündüzden gelip performansımızı bitireceğiz. Hiçbir saat dersin başında oturmak gibi bir zorunluluğumuz olmayacak. Tek zorunluluğumuz günlük belirlediğimiz limitin altına düşmemek olacak. Bu programı uygulamaktaki en temel şey de “yazmak”tır. Her gün için çözdüğün soru sayısını yazmak, bunun için bir sayfa hazırlamak ve limiti doldurmadan yatmamak. Bir ay programa alıştıktan sonra artık zaten her gün limitin kat kat üzerinde soru çözdüğümüzü görmüş olacağız.
Bu şekilde her gün belli limitlerde soru çözeceğimiz için belli bir saat aralığında da çalışmış olacağız. Ders çalışma saati bizim için amaç, değil araç olmuş olacak. Amaç çok ders çalışmak değil, verimli çalışmaktır. Eğer bu şekilde bir performansa dayalı program oluşturabilirsek bunu da aşmış oluruz. Her gün kaç soru çözdüğümüzü yazmamız, kendimizi görmemiz açısından yararlı olacaktır. Her gün yatmadan kendimizle yüzleşmemizi sağlayacak ve ferah bir şekilde uyuyabileceğiz. Bu programda “Google Şirketi” mantığıyla tüm vakitlerinde istediğini yapmakla serbestsin ama yatmadan kendine verdiğin limitte soruyu da görmen lazım. Gerekirse evde bir büyüğünü bunun için yönetici ilan edebilirsin. İster okul rehber öğretmenine düzenli aralıklarla yazdığın soru kağıdını götürebilirsin. Emin ol daha çok zaman kazanacaksın ve yorulduğunu hissetmeden başarın artmaya başlayacak. Tek isteğim bir gün bile kendine verdiğin limitin altına düşmemeye çalışman. 10-20 gün sonra artık düşmeyeceğini sen de görmeye başlayacaksın.
Tüm öğrencilerimize hayat boyu başarılar dilerim. Hayat zaten sınav olduğuna göre sınav içinde sınav yoktur bunu unutmayın! Eğer gerekeni yapıyorsak onlar diğer günlerden farksız olmayacaktır.
Kaynak:

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder