17 Temmuz 2022 Milliyet
Çocukken yolda gördüğü makam araçlarının
kumdan heykellerini yaparak eğlenen, üniversiteye gitmek yerine iş hayatına
atılan genç adam, şimdilerde çalışan dünyanın önde gelen otomotiv holdinglerinden
birinin sahibi...
Yanılmıyorsam yıl 2007. Zaten fotoğrafa bakarsanız,
benim “hafif çıtır” bir kıvamda olduğum görülecektir.. Yani, halen 50’nin
altında olduğum o güzel günlerde... Çin’de, Geely’nin patronu Shufu Li (veya Li
Shufu) ile görüşmeye gitmişiz. O dönemde “Sadece Geely’nin patronu” olan Li,
Türk gazeteciler grubunu makamına kabul etmiş, hatta sıkıntılı bir süreç olan
“Birlikte bi fotoğraf çekinebilir miyiiiizzz?” ısrarlarımıza bile olumlu yanıt
vermişti.
İngilizce konuşmayan, tercüman kullanan Li, aslında
konuşkan bir adamdı. Hem yaptığı işlerden hem de hayatının kesitlerinden
bahsetmeyi seviyordu. Sanırım bu, sıkça “Neredeeennn nerelere geldik?” vurgusu
yapmak içindi.
O dönemde, Çin’de “devlet kontrolünde olmayan” neredeyse
ilk üreticiydi. Bize, hikayesinin sadece ABD’ye gidiş, Henry Ford’un
yaptıklarına imreniş ve “Ben de Çin’in Henry Ford’u olacağım!” diye hedefleniş
kısmını anlatmıştı açıkçası. Meğer işin daha da ilginç tarafları varmış,
sonradan öğrendik...
Holdingini, bugün dünyanın sayılı otomotiv
gruplarından biri haline getirmeyi başaran 1963 doğumlu Li, bunu, agresif
büyüme stratejisi sayesinde elde etti. Hatta bu strateji, halen yeni atılımlara
gebe...
Bunun nedeniyse, kendisinin kırsal bir bölgeden,
çiftçiliğin yoğun olduğu bir yerden gelmesi. Ailesinin 3. çocuğu olan Li,
askeri bir havaalanının yakınlarında oturduklarını, buraya gelip giden üst
düzey yetkililerin kullandığı “Red Flag” marka limuzinlerin kumdan heykellerini
yaparak eğlendiğini söylüyor. Çünkü otomobil sahibi olmak, o dönemde sivil
aileler için neredeyse hayal ötesi. Ailesinin durumu iyi olmadığından,
üniversiteye gidemiyor ve babasının verdiği küçük bir sermaye ile ilk işini
kurup, 19 yaşında fotoğrafçılığa atılıyor. Ucuz makinesiyle turistlerin
fotoğraflarını çeken Li, kazandığı parayla stüdyosunu kuruyor. Bu arada hurda
altın ve gümüş eritme işine de giriyor.
O dönemde buzdolabı sahibi olmak statü sembolüdür ve
tüketicilerin bu ürüne ilgisi yoğundur. Dolayısıyla üreticiler talebe
yetişemez. Bu iş, girişimcilik yolculuğunun başlangıç noktası olur ve Shufu Li,
önce buzdolabı parçaları üretmeye, ardından da buzdolabı imalatına girişir.
Çince “şans” anlamına gelen “Geely” adından bir şirket kurar. 20’li yaşlarının
ortasında “sıfırdan” gelmiş ve 400-500 milyon yuanlık bir dev şirket
yaratmıştır.
Üniversiteye gider
Bu işi yapan şirket sayısı artınca, 1989’da işleri
bırakıp üniversiteye gitmeye karar verir. Harbin Bilim ve Teknoloji
Üniversitesi’nde yönetim mühendisliği okur, ardından Yanshan Üniversitesi’nde
mastır yapar.
Li, bu kez motosiklet işine girmeyi kararlaştırır.
1993’te, Geely adını canlandırır ve hükümetten bir fabrika satın alır. Li,
Çin’de yaygın kullanılan gürültücü ve havayı kirleten iki zamanlı motorlar yerine,
dört zamanlı motorlar geliştirilmesine odaklanır. Böylece bir yıl içinde Geely
motosikletleri, Çin’de ilk sıraya yerleşir, 32 ülkeye ihracat yapmaya başlar.
Kendisine “Çin’in Henry Ford’u” denilmesine yol açacak
değişimi, yani otomotive girişi ise 1997’de olur. Konuşmamızda bunu şöyle
anlatmıştı:
“Bu işe girmeye, 20’li yaşlardayken gittiğim ABD’de
karar verdim. Henry Ford’un yaptıklarını öğrendim... Sonra da çevreme bakıp ne
kadar çok otomobil olduğunu gördüm. Çin’deyse çok az vardı. Bu sektörün gelecek
vaat ettiğini düşünüp üretime girdim.”
Zinciri büyütüyor
Çin pazarında başarılı olan ve 6 fabrikaya ulaşan
Shufu Li, dışa açılmayı istiyordu. 2006’da Detroit Fuarı’na katılan ilk Çinli
marka olur Geely. 2008’deyse ABD’de araçları satılmaya başlar. Ancak onun
dünyada tanınmasını sağlayacak girişimi, İsveçli Volvo’yu 2010’da Ford Motor
Company’den 1.8 milyar dolara satın almasıdır. Pek çok röportajında Volvo’ya hayranlığını dile getirmiş ve
“Volvo, güzel ve alımlı bir kadına benziyor. Bizler köylü çocuğuyuz. Ona ancak
uzaktan bakabiliriz” demişti.
Li, bununla da kalmadı, 2013’te İngilizlerin efsanevi
taksi üreticisi “The London Taxi Company”yi alır. 2017’de İngiliz spor otomobil
üreticisi Lotus Cars’ın çoğunluk hissesini satın alır. Malezyalı Proton da bu
alımla birlikte gelir. 2018’de bu kez Daimler AG’nin yüzde 9.7’lik hissesini
alır ve Smart’ın üretim haklarını elde eder.
Bunlar da yetmez, bu kez uçan otomobil üreticisi
“Terrafugia”yı bünyesine katar. Geely’nin ardından bu kez Lexus gibi lüks bir
markası olmasını ister. Bir ara adı “Audi’nin talipleri” arasında geçen Shufu
Li, “Lynk & CO”yu kurar. Her ne kadar istediği başarıyı elde edemese de,
markayı bırakmaz ya da kapatmaz.
İşte, kumdan otomobiller yapan o çocuk, bugün otomotiv
dünyasının “hatırı sayılır” girişimcilerinden biri. Dünya çapında yaklaşık 40
kadar üretim tesisi ve 9 adet tasarım stüdyosu mevcut. Otomotiv yanında,
bağlantılı bazı teknolojileri üreten şirketleri de var. Ve o, halen gecelerinin
çoğunu şirket merkezindeki ofisinde geçiriyor. Kim bilir, belki de başarısının
sırrı olan o girişim fikirleri, böylelikle çıkıyordur...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder